• ANASAYFA



 
AVNİ MEMEDOĞLU'NUN MEKTUPLARI :

AZİZ NESİN'E

 

22 Aralık 1984

Saygıdeğer ve Sevgili Aziz Nesin Usta,

Önce 70 yaşını candan kutlarım, bundan sonraki yaşamında da hep böyle mutlu yaş günleri dilerim. Senin için düzenlenen geceye gelmeyi çok istiyorduk. Eşimle birlikte gecene gelemedik, çünkü giriş (duhuliye) için ödememiz gereken 10 000 lirayı ödememize asla olanak yoktu. Acaba çağrılı olarak gecenizi izleyebilir miyiz diye Leylâ Erbil bacıya telefon ettiğimde: Kendisinin gecenizde bulunamayacağını, size telefon edersem protokol çağrılılar arasında bize iki sandalye ayırtmanız olasılığından (ihtimalinden) söz etti. Aranmadığımız, anımsanmadığımız yerlere zorla gidilemeyeceğini bildiğimizden ötürü Leylâ bacının önerisini de baştan savma bir yanıt olarak nitelendirdim. Çünkü size onun telefon edip sizi sevenler arasında beni de anımsatması gerekirdi. Seni gerçekten seven (sanatınızdaki üstünlüğünüzden dolayı daha çok..) biri olarak hastane ziyaretinize de gelememiştim, çünkü o sıra da ben amansız prostat için yediğim iğneler nedeniyle kıpırdayacak durumda değildim. Usta seni neden seviyorum? Bunu anlatayım: Birincisi ben de senin gibi gerçeği kendisinden bile saklayamıyacak kadar aşırı (!) gerçekçi oluşum. İkinci aramızda on yaş olmasına karşın bizim sanat kuşağını etkileyen ustalardan birisindir. Bizim kuşağın Nazım, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Abidin Dino, Kemal Bilbaşar gibi mert olarak tanıdığı son etkileyeni sen olmuşsundur. Yaşamınız, sosyal serüveniniz ve onun doğal ürünü olan Sanat'ınızla.. Ayrıca sen 1959'da kurmuş olduğum Yenidal Grubu'nun 1961'deki ikinci sergisinde toplatılan resimlerimizden ötürü, Balmumcu zindanlarında altı arkadaşımla birlikte bizim yazgı arkadaşımızdın. O yılların cunta mapusanesinde aynı acı havayı birlikte solumuştuk. O senelerden sonra sen daha da sanatında yükseldin, dünyaca ün saldın. Balmumcu'dan çıktığımızda bize: "Çocuklar Grubu dağıtmayın, yürütün sanat savaşımınızı" demiştin; yürütemedik: Marta us dengesini yitirdi, hâlâ abuk sabuk, delidir resim yapmak bir yana gazete bile okuyamaz durumdadır. İncesular ve ben yoksulluğun, açlığın daha da bir acımasız pençesine düştük. Görüyorsun İncesular piyasadan silindi, çekildiler. Bir ben kaldım her şeye karşın sanattan kopmayan. Geçen Ekim ayının 14'ünde Teşvikiye'deki iş yerinize geldiğim gün 1984'ün Ocak'ında açtığım 10'uncu sergime de polisin el koyduğunu, basının ilgilenmediğini (Cumhuriyet'in bile), Mayıs ayında korkmadığımı kanıtlamak için yeni resimlerle aynı sergiyi yine İstiklâl caddesindeki Eller Galerisinde açtığımı, 12'inci sergimi geçen Nisan'da Ankara'da Selânik caddesindeki Sanat Evi'nde açtığımı.. İstanbul'da tek resim satmadığımı, Ankara'da da hakkımda bir çok övücü yazılar çıkmasına karşın 55 bin liraya ancak iki resim satabildiğimi söylemiş idim. (Bir tablo Azime Korkmazgil bacı, bir tablo da Yalçın Cerit'in ablası Selma Kuzulugil bacı almıştı). Diğer kat sahibi, kitabevi sahibi, yazlık ve arabaları olan, yani köşeyi dönen sözde devrimci arkadaşlarımızın hiç birisi tek bir tablomu almak şöyle dursun, bir kısmı sergime bile gelmediler. Peki kime resim satacaktık? Demirel'e, Özal'a ve ya onları yaratan holdinglere mi?

Aslında o gün sana gelişimin tek nedeni 40 yıllık sanat yaşamımda bunalımın son kertesine geldiğimi, arkadaşlık, düşündaşlık, meslekdaşlık konularından girerek sosyal dayanışmadan yana dünyada örnek (!) devrimciler olduğumuzu biraz da sitem katarak anlatmaktı. Ama buna fırsat da olmadı, çünkü konuklarınız geldi, onların önünde sitem edemezdim. Sitem ne demek diyeceksin "bana sitem etmeye ne hakkın var" diyeceksin.. Doğrusundur, hakkım olmayabilir, ama alacağım vardır. Bak sevgili ustağım Yenidal Grubu’nun ilk sergisinin çağrısından ve benim kaleme alıp yayınladığım Grubun sanat bildirgesinden sana da yollamıştık; bir basın otoritesi, yazar ve sanatçı olarak, "bizden biri olarak" ilgilenmem için.. Sergimize bile gelmedin.

Yalnız sen mi? Yaşar Kemal, İlhan Selçuk, Kemal Sülker, Kemal Tahir, daha nice güvendiklerimiz. O günden beri beni yoz sanat çevrelerine ve burjuva basınına boy hedefi yapan, bugün de hâlâ güncelliğini koruyan o bildirgenin bir fotokopisini gönderiyorum, okur belki anımsarsın. 1961'de ikinci sergimize de çağırdığımız halde gelip ilgilenmedin, diğer ünlü yazar dostlar da.. Bir tekiniz gelip bir röportaj yapmadınız. Yapıtlarımız toplatıldı, poliste dayak, ezinç ve sövgülere uğradık, içeri tıkıldık.. Güvendiğimiz, bizden bildiğimiz hiç biriniz, ama hiç biriniz: Yahu çocuklar şu sizin toplatılan ve Sulhi Dönmezer, Zeki Faik İzer, Cevat Dereli ve Kerim Silivrili gibi ünlülerin (!) karşınızda "aleyhinizde" rapor verdiği tablolarınızı, yapıtlarınızı bir görelim bile demediniz. Peki bir toplumda "Sanat bir bütündür, aynı evren görüşüne iye tüm sanatçılar, yapıtlarıyla, sosyal yaşantıları ile birliktelik, birlik içindedirler. Çünkü aynı özlemin sanatını yaparlar" demiyor muyuz? O halde bu nemenem birlik, birlikteliktir. Gönül isterdi ki Nesin Vakfı bizim yargılanan tüm yapıtlarımızın bir kolleksiyonu yapsın, onları satın alsın, onların hepsini bir araya getiren güzel bir renkli röprödiksiyon yapsın, tüm dünyaya tanıtsın. Batıda vede bizim Doğu'muzda birbirinin elinden tutan, birbirine destek olan, acıyı paylaşan çok sanatçılar çıkmıştır, bizde yüce Nazım Usta'dan başka bir tek sanatçı çıkmamıştır. Hapisten çıkıp hastaneye yattığı sene bana bile bir mağazanın reklam işlerinde iş bulmuştu. Ki benim o yıllar günü çeyrek ekmekle geçirdiğim korkunç açlık yıllarımdı. Besinsizlikten ağurtlarım birbirine geçmişti, aynadaki suratımdan ben bile korkardım. O sene Beşiktaşın parkında açlıktan düşüp bayılmıştım. Bir eczaneye kaldırmışlardı, doktor çağırıp iğne yapmışlardı. Açlıktan İstanbul sokaklarında ikinci düşüp bayılmam 1951'de Gedikpaşa'da olmuştu, gene eczaneye götürmüşlerdi, yüzüme kolonya sürerek ayıltmışlardı. Ne yıllardı o yıllar? İşkembe çorbası içtiğimiz gün düğün bayramdı. Akademide öğrenci iken çoğu Kızılay aşocaklarında yemek yerdik. O da ne yemek? Köpek yal'ı gibi bir şeydi yedirdikleri. Evet dayanışma örneği olarak Nazım Ustadan söz ediyorduk. Özellikle sizin kuşaktan bir çoğunuzu basına, sanat çevresine lanse eden odur, sen daha iyi bilirsin.

En son bulgulayıp, yeteneklidir diye sanat dünyasına lanse ettiği Balaban oldu; o da ne yazık ki şimdi ustasının tam tersi bir yönde burjuvazinin orijinalite budalalığını doyumsatmakta, çirkin sanat simsarlarıyla aşna-fişne.. "Eşşeoğlu eşşek" bir gün bile aramaz, meslekdaş olarak. 1980'den sonra kesin olarak kestim ilişkiyi.

Bu gün holdinglere sırtını dayamış tüm sanat galerileri beni dışlamış durumda. Onların finanse ettiği dergiler atölyeme uğramazlar. Ki bu sözünü ettiğim galeriler çok satış yapan kuruluşlar. Mehmet Ali Aybar'ın kızı Güllü'nün ortak olduğu, yönetmenliğini yaptığı Bebek'teki En sanat galerisi bile Batı aktarmacısı yoz ve hasta sanatçılara yer veriyor. Bunlardan birisi senin delilerinden Komet denen "manyak herif".. Milyonlarca liralık resmini satmışlar. Ama En galerisi sergi için bana gün bile vermedi. Bu galerinin diğer ortakları Ercüment Ekrem Talû'nun torunları. Aybar hocayı görsem yakınsam kendisine.. Çelişkiler ülkesi koca Türkiye.

Yurtdışında sergiler açarak sesimi duyurayım diyorum, kiralarını zor verebilen bir ressam yurtdışı ülkelere kadar nasıl ve ne ile uzanabilir? Nisan'da Sofya'da bir sanat festivali varmış, onlardan da bir çağrı gelmedi. Doğrudan kapılarını çalıp bu festivale benden de resim alın demek içimden gelmiyor. Peki benim durumum (hâlim) ne olacak? İstanbul sokaklarında ayı mı oynatayım? Çevrenle, sosyal ilişkilerinle bana yardımcı olamaz mısın? Bir gün kalkıp fakirin atölyesine gelemez misin? Bir yazınla, bir röportajınla ne koşullar altında direndiğimi, ödün vermemek için nelere katlandığımı kamu oyuna, dünyaya duyuramaz mısın? Kitaplarında, yazılarında bir sürü Komet gibi olumsuz heriflere de yer verdiğin halde ben, Marta, İncesu kardeşler neden yokuz? Bu anımsattıklarımı tam 25 yıl önce yapmanız gerekirdi usta. Ekimde geldiğim gün adresimi, telefonumu aldın "sana galeri araştıralım, sergin için uğraşalım" dedin, hani? Sen bu gün öyle olanaklara sahipsin ki istesen Japonya'da, Sovyetlerde, Paris'de sergimi açtırabilirsin.

Kusura bakma bu gece oturdum su satırları kâğıda döktürdüm, şimdi saat 03.30.

Biraz deşarj oldum. Ben ve eşim Gül sonsuz selâm ve sevgiler yolluyoruz.

1985 yılının sizin için sağlık ve esenlikler yılı olmasını diliyoruz.

Gözlerinden, yanaklarından öperim..

Avni Memedoğlu

 

 
AVNİ MEMEDOĞLU'NUN DİĞER MEKTUPLARI
Politika-Sanat-Estetik Yolunda "Emeğin Ressamı" Avni Memedoğlu
ADLI KİTAPTA. BİLGİ İÇİN TIKLAYIN.

 
Bu sitede yer alan görsel ve yazınsal malzemenin tüm hakları Sorun Yayınları Kolektifi'ne aittir. © 2005.